Hayat cidden çok korkutucu, ben de 'sen mi büyüksün ben miii lan İstanbul?' diyenin egosu mevcut değil tabi, sonra böyle sıçışlar falan

16 Mayıs 2012 Çarşamba

Oyun..

Vay canına en son yazdığımdan beri aylar geçmiş.. Tam 2 ay 8 gün.. Ve ben bunca zaman içinde bir sürü şey yaşadım.. Hangisinden başlayalımmm evet depresyonlarım. Özgüvenimin 0 olduğu zamanlardı ve kendimi de başkalarını da sevemiyordum, özgüven problemin küçüklükten gelme. Sen bunu yapamazsın, sen mi yaptın bunu, inanmam, senden hiçbi bok olmaz vs. Aslında sorunlu bi çocukluk da geçirmedim ama niy böyle oldu bilmiyorum. Baya problemli çıktım. Akraba evliliğinden olsa gerek. Ama bundan sonra problemleri çözdüm, kendimi seviyorum, bu bi dönemde olabilir ama şuan özgüven konusunda iyiyim. Sex and the city izleye izleye bişeyler öğrendim, sex hakkında değil, kendini sevme hakkında. Ve hayat daha her şeyi yaşayabileceğim kadar uzun, güzel şeyler bekliyo beni biliyorum. Neyse konumuza dönelim Depresyonu atlattığım zaman hayatıma biri girdi diyebilirim. Tam onun girdiği zaman kötü bi haber de geldi ve ben ona konsantre olamadım. E sonuç olarak gitti. Üzülmedim çünkü bağlanmamak en iyisiydi, eminim bunu anlar. Kısaca anlatayım: Beni bekleyeceğini söyledi, ben bekle demedim ve sonra dayanamadı. Hak veriyorum tabiki, çok çekilmezim.. Dengesizim bi kere, yok hayır cidden kendimi biliyorum kabul ediyorum ve böyle seviyorum. Kimse için de kendimi üzmüyorum. Olsun isterdim çünkü inanılmaz iyi ve tatlı bi insandı, beni kimsenin yapamayacağı şekilde avuturdu ama ben hiçbi şey hissedemedim. Suçlu hissetmiyorum kendimi çünkü bu bir problem değil kesinlikle, onda bi şey vardı açıklayamadığım. Belki de kıllı kolları ve birazcık da göbeğiydi? Yok yok bunlar değildi de cidden sanırım onun zaten benim yanımda oluşumdu problem. Ben belki de kovalamaca seven türden biriyim. Azıcık oyun olmadan heyecan olmadan kuramıyorum sanırım ilişkilerimi. Şu zamana kadar öyle oldu mesela.. Değişmek istedim haftalarca hoşlanmak için uğraştım ama olmadı, en sonunda senden hoşlanmıyorum dedim ve daha da saçma sapan bir şey oldu! sevgili olduk. Kafama sokayım. Resmen malım ben.. Sonra ona dedimki hiçbi şey yok aramızda, ama yoktu? Ben istemedim ki bunu ve o benim ondan hoşlanmadığımı bilerek yaptı her şeyi.. Neyse sonuç olarak o da görüşmek istemedi.. Zaten 1 ay sonra amerikaya gidiyo.. İnsan her ne kadar hoşlanmamış olsa da özlüyo.. Hoşlanmamış olmam nefret ettiğim anlamına gelmiyo, sadece sevemedim.. Bilmiyorum ne hissediyorum ama onunla tekrar konuşmak istiyorum, belki sarılmak.. Ama sanırım bu da oyun isteğimden kaynaklanıyo.. Ben sanırım hiç büyümicem.. Arkadaşım sevgilisinin evine çıktı ve ben hala bunlarla uğraşıyorum..insanlar gerçekten büyüyor, bir allahın kulu ben mi kaldım çocuk.. Neyse gençler 19umla sizi selamlıyorum. Hoşçakalın

8 Mart 2012 Perşembe

Emekçi Kadınlarımız

Bugüüün çok önemli bir güüüün. Nedir önemi evet açıklayalım:

Bugün 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü
Başta anneannem, babaannem ve annem olmak üzere tüm emekçi kadınlarımızın emeğine sağlııık! Hepinizi yerim ulaaan.
Yalnız şöyle aptal saptal şeyler duyuyorum ki söylemeden edemeyeceğim. Neymiş kadın değilmişiz kızmışız bugün bizim günümüz olamazmış. Ya söyleyemedim ama çok affedersiniz de bi çekin gidin, terkedin galaksiyi. Nasıl iğrenç nasıl anlamsız laflar bunlar. Şu kadın-kız ayrımının ta ortasına tüküreyim! Nasıl insanlarsınız ki sizler bi zara göre insanları ayırıyorsunuz. Bu benim cinsiyetim. Ben kadınım. Kadın olmak her şeyde olduğu gibi erkeklerin egolarına göre belirlenen bi durum olarak kabul görmüştür toplumda. Biz kadınlar olarak bu erkek egemenliğinden doğan iğrenç ayrıma karşı çıkmalı ve direnmeliyiz. Anneme ''Ben bir kadınım'' dediğimde ''Kadın mı?'' tepkisini almak istemiyorum. Kimliğimi özgürce yaşamak istiyorum. Bugün benim günüm olurdu eğer emekçi olduğumu kabul etseydim. Bugün benim günüm değil ama kadın olmadığım için değil, emekçi olmadığım içindir. Bunu lütfen o kafanıza sokun. Biraz sert çıktığımın farkındayım ama bugüne kadar yumuşak tavrımdan ödün vermedim de ne oldu? Hiç. İnsanlar kendilerine saygı göstermemi istedi ama bana göstermedi. Ben yine de saygımdan ödün vermiyorum, hepiniz kendi dört duvarlı küçücük odanızda istediğiniz kadar kalabilirsiniz. Kendi tercihiniz. Kendi hapishanenizden aydınlığa çıkmanız dileğiyle..

Hepinizin gözlerinden öperim sevgili kadınlarımm


Dipdipnot: Acılarınızı, özlemlerinizi, haykırışlarınızı saklamayın. Yoksa hiçbir zaman son bulmaz. Benim gibi yapın, doyasıya yaşayın. Şimdi içimizdeki ateşi döndürebiliriz. Kolay gelsin

3 Mart 2012 Cumartesi

Öyle bi şey

Olmuyo işte.. Acısı gitmiyo.. Ben gittim ama o gitmedi, kaldı içimde.. Hiçbi şey olması gerekmiyo, hiçbi şeylik acıtıyo içimi zaten.. Seni seviyorum'u duymayalı ne kadar çok oldu.. Sevilmeyecek bi insan mıyım ki ben.. Neden hep daha fazla seviyorum peki ben? İnsanlara değer vermek beni çok yordu, gerçekten.. Şu hayatta bıkmadan sevebileceğim tek kişi çocuğum falan olacak herhalde.. Yani bi 10-13 sene arası var.. O zamana kadar böyle depresyonlardayım o zaman tamam. Gittim ben

28 Şubat 2012 Salı

Hasss-tane

Babama sarıldım, ilk defa içimden gelerek babama sarıldım. Garipti, bu adamı seviyorum. Her ne kadar beni sinir etse de, hiç uyuşmasak da.. Hiç böyle bi şey yapmam sanıyodum. Valla çok garip bi haldeyim. Bi de seni seviyorum dersem herhalde gariplikten ölürüm. Bakalım belki zamanla söylerim. En azından şimdi sevdiğimi kendime söylemeye başladım. Büyük gelişme benim için. Onun dışında 6 gündür evdeyim, yatıyorum hastayım. Ateşim oldu en son 39.6 ama hiç üşümüyorum falan öyle bi şey. Hastaneye gittik acile. Bi şeyler olmuş tabiki acilde insanlar bi kargaşa, ağlayanlar mı dersin, küfredenler mi dersin. Neyse etraf biraz sakinleyince biraz hava almak için dışarı çıktım çok kötü oldum. Durumu hala bilmiyorum ama ağlayan kalabalığın içinde ağlamadan duramadım. koşarak hastaneye girdim. İşte bu yüzden hastanelerden nefret ediyorum. Çünkü iyi bir şey olduğunda geldiğimiz yerler değil. Tabi doğumu saymayalım. Aslında o da kötü, çek acıyı o kadar, ne çıksın, bi tane bebe, konuşamıyo, ağlıyo, bilmem ne .. neyse konumuz bu değil. Bi iğne oldum popomdan, dünyam kaydı. Nasıl bi sızı, böyle sızıdan gülüyorum falan, insanlar anneme abla nesi var diye soruyo, ben esrarkeş gibiyim zaten, ayakta duramıyorum, eğilmezsem midem bulanıyo. domalarak hastaneden çıktık taksiye bindik. taksici de inadına bi manyak sürüyo, sesimde çıkmıyodu iyiki yoksa ettiğim küfürleri duyardı. Sesim 5 gün çıkmadı. Evdekileri alkışla çağırdım. Çok zevkliydi. Bi süre sonra beni takmamaya başladıkları için bundan vazgeçtim. Yine yalnız kaldım. Yeminle yat yat düzleştim. Ama şimdi iyiyim gibi. Aile hekimimin ecdadına çektiricem yemin ediyorum. Allah o adamın belasını.. Ya bi insan bu kadar mı mal olur. Bi bok bildiği yok. Verdiği ilaçlardan tek yararı olan antibiyotikti. gerisini biz kendimiz kullandık da yatıştım. Mal. Tıp okumuş ama bi bok bilmiyo beyinsiz. Neyse sakinleşip ilacımı almalıyım, gidip biraz bi şeyler yiyeyim de boş mideye almiyim tabi ilacı. çok öptüm canıııım

21 Şubat 2012 Salı

Son

Birini sevmek, ondan uzak kalmak istemeyeceksin demek değil.. Bünyeye zararlıysa eğer, nefesini kesiyorsa; onun için uykuların olmaz olmuş, girmediğin depresyon kalmamışsa gitmelidir. Acı ama gerçek. Birini sevmek, onu aldatmayacaksın demek değil. Aşktan bahsetmiyorum. Aile de sevilir, arkadaş da, nefesini kesen 'o' da. Ama aileni de aldatırsın, arkadaşını da, sevdiğini de. İnanmak için bi neden yok. Yalanlar hep var. İnsanlar birbirini anlayamaz. Çünkü herkes en iyisini hak eder. Ben onun için iyiyi yaptım. Anlamıyo, anlamayacak. Fedakarlıklar yapılır. İstemesek de yapılır. Biz mutlu olmayacaksak bile.. Umarım mutlu olurlar, insanlar yani.. Ya da onlar.. Hoşçakal.

18 Şubat 2012 Cumartesi

yazının başı sonu ayrı oynuyo lan

O kadar üzgünüm ki, canım öylesine yanıyo ki, 5 dakika yüzümü elektrik sobasında ısıtsam böyle sızlamaz. Bi insanı yıkmak istiyorsanız gerçekten onun kalbine girmelisiniz. aşk değil bu, kesinlikle değil. değer vermek, belki sevmek.. Nedir sevmek? Bilmiyorum. Açıklayamıyorum.. Çünkü sevdiğim insanlar var bir de sevdiğim insan var.. Bunu kendime açıklayamıyorken size nasıl açıklarım ki? Birini sevmek değer vermektir, ama birini sevmek vardır bir de.. O diğerlerinin üstündedir. Aşk değil bu. Ama yüzde gülücükler açtıran bi sevgi de değil. Hay fuck! Her şeyim bu kadar karmaşık olmak zorunda mı? Bu yazıya başlarken ağlıyodum, şimdi beynim nefes alsın da cümle kurabileyim diye ağlamayı kestim, ama ağlamak istiyorum. Çünkü ağlamazsam etrafıma zarar veririm. Hıncımı etrafımdan çıkarırım. Zaten geçimsizim, biraz daha geçimsiz olursam cidden evlatlıktan da arkadaşlıktan da reddedilirim..
Ya analtmak istediğim şey birini deli gibi özlemek ama yanında olmak istememek. Çünkü olursam eğer onu özleyemem. Onu özleme duygusunu mu seviyorum ben napıyorum ki anlamıyorum kendimi. Off şuan çalan şarkılar tam moduma uygun, Tanrı benimle dalga geçiyo. Ne anlatmak istediğimi bilmeden anlatamam ki.. Boşuna okuyosun biyere varamayacağım. Zaten eminim sıkıldın ve bıraktın. Ben de kendimden sıkıldım. Düşün benimle yaşamak her saniye nasıl bi duygu? Nasıl kafa sikiyorum biliyorum. Sonra gel yalnızım diye ağla. Gerizekalısın. Seninle olmak isteyeni reddet, sonra yok birini özlüyorum yok niye yalnızım diye ayak yap. Bi şey diyim mi? sen hep yalnız kalıcaksın. Bunu aklına sok. Kendimlede böyle güzel konuşurum işte. Evde, okulda, metrobüste, otobüste ben hep böyleyim. Tez ismim optikten kafa sikici olarak değişsin! Diyetim de gitti.. Ne için diyet yapıcam lan ben. Zayıf, şişman her türlü kafa.. neyse çok küfrettim. saygılar kafa sikici

11 Şubat 2012 Cumartesi

Gökkuşağının ardı

O kadar kötüyüm ki kelimeler gökkuşağının ardında kayboluyo sanki. Her şey o kadar boş, anlamsız. Hep oyun oynamak zorundayız. Hiçbirimiz kendimiz değiliz, hepimiz birer oyuncu sadece.. Hepimiz karşımızdakine oynuyoruz. İstediğimize güçlü istediğimize seksi istediğimize şiriniz. Her şeyi aynı anda olamıyoruz ama..
Karşımızdaki için gülerken birlikte ama ağlarken ayrılarındanız. Kendimizi göstermekten korkuyoruz. Ağlarken görülmek istemiyoruz. Zayıflığımız bizi yok eder gibi hissediyoruz. İnsanlara yenilmek daha kolay hale geliyor çünkü. Sevmek. En büyük zayıflık. Güvenmek ikinci büyük zayıflık. Umut etmek ise kendi konumunda en mükemmel zayıflık. Çünkü umut etmek çabalamayı getirir. Olmayacak bir şeyi için çaba, acıyı getirir. Acı da zayıflığı getirir..
Düşünmeden konuşmayı, yürümeyi, yemek yemeyi, güvenmeyi, sevişmeyi isterdim. Yaptığım, yapmak istediğim ve yapamadığım her şeyi düşünmemek isterdim. Kendi kaçış planımı yazmak isterdim kendimden. Sana sahip olmak isterdim. Kendime sahip olmak isterdim. 'O'na sahip olmak isterdim.. Aşka, güvene, umuda.. Zayıf olabilmeyi, bundan utanmamayı isterdim. Seni seviyorum demeyi isterdim, karşılığından korkmadan.. Her şey.. O kadar kusursuz ki.. Bu hayat, tam bir mağara. Her boşluk başka kusursuzluğa açılıyor. Bu mağaradaki görevim bittiğinde öleceğim, başka bir bedende filizleneceğim. İnanıyorum, bu kusursuz hayatta yapmak istediklerimi yapmadan ölmeyeceğim. Güveneceğim, umut edeceğim ve seveceğim..