Hayat cidden çok korkutucu, ben de 'sen mi büyüksün ben miii lan İstanbul?' diyenin egosu mevcut değil tabi, sonra böyle sıçışlar falan

11 Şubat 2012 Cumartesi

Gökkuşağının ardı

O kadar kötüyüm ki kelimeler gökkuşağının ardında kayboluyo sanki. Her şey o kadar boş, anlamsız. Hep oyun oynamak zorundayız. Hiçbirimiz kendimiz değiliz, hepimiz birer oyuncu sadece.. Hepimiz karşımızdakine oynuyoruz. İstediğimize güçlü istediğimize seksi istediğimize şiriniz. Her şeyi aynı anda olamıyoruz ama..
Karşımızdaki için gülerken birlikte ama ağlarken ayrılarındanız. Kendimizi göstermekten korkuyoruz. Ağlarken görülmek istemiyoruz. Zayıflığımız bizi yok eder gibi hissediyoruz. İnsanlara yenilmek daha kolay hale geliyor çünkü. Sevmek. En büyük zayıflık. Güvenmek ikinci büyük zayıflık. Umut etmek ise kendi konumunda en mükemmel zayıflık. Çünkü umut etmek çabalamayı getirir. Olmayacak bir şeyi için çaba, acıyı getirir. Acı da zayıflığı getirir..
Düşünmeden konuşmayı, yürümeyi, yemek yemeyi, güvenmeyi, sevişmeyi isterdim. Yaptığım, yapmak istediğim ve yapamadığım her şeyi düşünmemek isterdim. Kendi kaçış planımı yazmak isterdim kendimden. Sana sahip olmak isterdim. Kendime sahip olmak isterdim. 'O'na sahip olmak isterdim.. Aşka, güvene, umuda.. Zayıf olabilmeyi, bundan utanmamayı isterdim. Seni seviyorum demeyi isterdim, karşılığından korkmadan.. Her şey.. O kadar kusursuz ki.. Bu hayat, tam bir mağara. Her boşluk başka kusursuzluğa açılıyor. Bu mağaradaki görevim bittiğinde öleceğim, başka bir bedende filizleneceğim. İnanıyorum, bu kusursuz hayatta yapmak istediklerimi yapmadan ölmeyeceğim. Güveneceğim, umut edeceğim ve seveceğim..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder